OSMANLI DEVLETİ: 2. ABDÜLHAMİT DÖNEMİ ÖNCESİ

TÜRK SİYASAL HAYATI YAZI SERİSİ
3. YAZI

Entrikalar, gizli cemiyetler, çatışan gruplar, birbirini boğan, asan, kesen insanlar… İnsanları anlamak gerçekten akıl alacak iş değil. Önceki yazılarda Sanayi Devrimi ile Fransız Devrimi 'nin 3. Selim ve 2. Mahmut dönemlerindeki Osmanlı devleti-toplumu üzerindeki etkisinden bahsetmiştik. Bu bölümde Sultan 2. Mahmut’un çocukları olan Abdülmecid ve Abdülaziz döneminden torunu 2. Abdülhamid dönemine doğru ilerleyeceğiz. Jön Türkler, Yeni Osmanlılar, döneme Mithat Paşa etkisi, Nisan Ayaklanması gibi konulardan bahsedeceğiz.

2. Mahmut ve Oğulları Yönetiminde Osmanlı'nın Tanzimat Dönemi
Birçok tarihçiye göre 2. Mahmut, Osmanlı padişahları içerisinde en başarılı ve en zekilerinden biriydi. 3. Selim öldürüldüğünde biraz da talihin yardımıyla başa geçmişti. Devletin parçalanmaya başladığı, içeride ve dışarıda birçok bölücü unsurun yer aldığı ve savaş kabiliyetleri açısından da devletin çağdaş medeniyetlere göre oldukça geri olduğu bir dönemde tahta geçtiğinde henüz 23 yaşındaydı. Onun döneminde altyapısı hazırlanan Tanzimat Fermanı veya bir diğer adıyla Gülhane Hattı Hümayunu Sultan Mahmut’un ömrü yetmeyip 54 yaşında hastalıktan vefat edince yerine geçen oğlu Sultan Abdülmecid döneminde ilan edildi. 
1856 yılında ilan edilen Tanzimat fermanı dinleri, ırkları veya dilleri ne olursa olsun bütün Osmanlı vatandaşlarının vergilendirilme, eğitim, adalet ve mülk sahibi olma, devlet görevlerine uygunluk, devlet işlerini yönetmeye seçilme gibi konulardaki özgür ve eşit statülerini; sınıf ve inanç ön yargısı olmadan her zamankinden daha somut bir dille vurguluyordu.

16 Yaşında Şehzade Devlet-i Aliyye'nin Başına Geçiyor
Sultan Abdülmecid
1823 yılında doğan Abdülmecid; 1839 yılında babası sultan Mahmut öldüğünde henüz 16 yaşındaydı ancak tahtın en büyük varisi olması sebebiyle bu genç yaşında padişah olmak zorundaydı. Babası gibi yenilikçi bir yapısı vardı ancak küçük yaşta başa geçmesi ve babasının da sıklıkla vekil değiştirmesi sebebiyle; genç sultanın yanında ona babasının yönetim anlayışını, istek ve arzularını aktarabilecek ve rehberlik edecek bir devlet adamı yoktu. 
2. Mahmut, mutlak otoritesine tehdit olabilecek herkesi ortadan kaldırarak devleti başarıyla yönetmişti. Aldığı eğitim, kapasitesi ve iktidar kabiliyeti ona tek adam olarak devleti idare edebilme imkânı sağlamıştı. Fakat bu otoritenin devam etmesi ancak aynı yetkinlikte bir padişahla mümkün olabilirdi. Bu sebeple o niteliklerde olmayan Abdülmecid ve Abdülaziz padişahlar dönemleri; önceki dönemlerde yapılan reformların uygulanamadığı, Tanzimat Fermanının buyruklarının pratikte yerine getirilemediği ve yabancı devletlerin ülkemizin iç işlerine müdahale ettiği bir dönem olacaktı.
1861 yılında Sultan Abdülmecid 38 yaşında hastalıktan öldü. Yerine kardeşi sultan Abdülaziz 31 yaşında tahta geçti. 

Sultan Abdülaziz; babası Mahmut ve abisi Abdülmecid’e göre yeniliğe kapalı, tutucu, despot bir padişahtı. Önceki dönemlerde yürütülen batılılaşma hareketleri sayesinde toplumda aydınlanma ve hürriyet düşüncelerini benimsemiş bir orta tabaka oluşmuştu. Sultan Abdülaziz’in despot tavırları bu kitlede tepkilere ve bir karşı duruşa, hürriyet fikirleriyle meşrutiyet amacı güden örgütlenme girişimlerine ve darbeye doğru gidişe sebep olmaktaydı. Bu fikirlerle bir araya gelen insanlara Jön Türkler adı verilmiştir.  Sultan Abdülaziz’in sadrazamlarından biri Mithat Paşa 'ydı. Mithat Paşa, başarılı fakat padişahın istemediği derecede aktif, etkili ve bağımsız hareketleri olan bir karakterdi. Bu sebeple 3 ay gibi kısa süre sadrazamlık yaptıktan sonra padişah tarafından görevinden alındı. 

Donanma Yenileniyor, Yeni Zırhlılar ve Tüfekler Alınıyor
Sultan Abdülaziz
Sultan Abdülaziz Savaş dışında diplomatik gezi amacıyla yurt dışına çıkan ilk Osmanlı padişahı olmuştu. Paris ve Londra ziyaretlerinde bulunmuştu. Kendini ağırlayanları daha iyi bir şekilde İstanbul'da karşılayabilmek için lüks ve şatafata ciddi para harcamaya başlamıştı. Bunun yanında gördüğü ve duyduğu zırhlı gemilerden yaptırmış, Amerika'dan tüfekler getirtmişti. Bunlar alacak özkaynak ve üretecek sanayi olmadığı için para bulmak gerekmişti. O dönemde Avrupa ekonomisi fazla veriyordu bu sebeple borç para verecek yer arıyorlardı. Abdülmecid döneminde alınmaya başlanan dış borçlar Sultan Abdülaziz döneminde iyice artmıştı. Bu borçlar Osmanlı ekonomisi için bir yıkılışın başlangıcı, gittikçe büyüyen ve sarılamaz yaraların sebebi olacaktı. Her borç bir yenisini getirecekti. Alınan borçların savaş veya inşaat işlerine (Saray, köşk, demiryolu, telgraf hattı vs...) aktarılması ve üretim sektörlerine yönlendirilmemesi; ilerleyen dönemde devletin kendi gelir kaynağı çok kısıtlı olduğu için büyük bir dar boğaza sebep olacaktı. Daha da fenası bu borçların ödenmesi yıllar geçtikçe imkânsız hale gelecekti. 

Padişahın İlginç Zevki: "Horoz Dövüşleri"
Yine yıllar geçtikçe Sultan Abdülaziz’in tavırları iyice ilginç bir hal alıyordu. Mesela horoz dövüşleri yaptırıyor, kazananlara madalya, nişan dağıtırken kaybedenleri sürgüne yolluyordu. 

Kuraklık Anadoluyu Vurdu...
1870 ’li yıllar Anadolu için kuraklık, sert kışlar, açlık ve sefaletin doruğa ulaştığı bir dönem oluyordu. 

Dış Borçları Ödeyemiyoruz!
1875 yılında Sultan Abdülaziz hükümeti bu mevcut dış borcu daha önce planlanan şekilde ödeyemeyeceğini açıkladı. Bu durum devletin uluslararası itibarını yok edecek ve Osmanlı Devleti’ni hasta adam olarak niteleyecek bir dönemin başlangıcı oldu. Yokluk içindeki halktan devletin vergi toplaması da iyice zor bir hale gelmişti. Bu zor şartlar ile Fransız İhtilali neticesinde artan milliyetçilik akımının etkileri birleşerek azınlıklar üzerinde isyan fikirlerinin hızla yayılması gerçekleşiyordu. Bu dönemlerden milli mücadele yıllarına kadar sürekli savaşlar, sınır değişikleri, göçler ve sefalet Osmanlı toplumunda hüküm sürmeye başlamıştı. Yüzyıllardır hükmedilen Balkan topraklarında yaşayan gayrimüslim milletler özellikle Rusya'nın desteği Osmanlı'yı savaşlarda yıpratması nedeniyle bir bir bağımsızlık hareketlerine girişiyordu. 19. Yüzyıl Osmanlı Devleti'nin bir yandan Avrupa Devleti sayıldığı, bir yandan sömürüldüğü ve parçalanmaya çalışıldı, bir yandan da Türk düşmanlığının kimi zaman Avrupa'da hat safhalara ulaştığı ilginç ve çok hareketli bir dönem. 

Bulgaristan'da Nisan Ayaklanması, İngiltere Başbakanının Türk Düşmanlığı:
William Ewart Gladstone
William Ewart Gladstone isminde toplamda 12 yıl Birleşik Krallık'ın başbakanlığını yapan (1868–1874, 1880–1885, 1886 ve 1892–1894) Liberal politikacı, 1856 yılında basılan Bulgarian Horrors and the Question of the East (Doğu Sorunu ve Bulgarların Korkular) isimli 64 sayfalık bildirgesinde
Bulgaristan'ın bağımsızlığını desteklemiştir. 1876 yılında Bulgaristan'daki Nisan Ayaklanmasını bastırmak için yapılan Osmanlı mücaledesini sert dillerle eleştirdi. Yine o dönemde Osmanlı ve Türk düşmanı siyasetle Birleşik Krallık başbakanlığı için mücadeleye başladı. Türkler ve Osmanlı Devleti için faşistçe, ahlaksızca ve diplomatik nezaket üslubunun çok çok uzağında yorumlar yapmıştır. İngiltere'deki Türk düşmanlığını politik unsur olarak kullanmış, halkı Türklere-Osmanlıya karşı kışkırtmıştır. Osmanlıların bağımsızlık isteyen Bulgarlara yaptıklarını alçakça ve eşi görülmemiş bir zulüm olarak sayan Gladstone, Türklerin dünyadan tasfiye edilmesi gerekliliğini anlatmıştır. Gladstone'a göre Türkler, "insanlığın dev bir insanlık dışı örneği"dir. "Türk hükümeti" olarak adlandırdığı Osmanlı hükümeti için ise "hiçbir hükümetin işlemediği kadar günah işlemiş, hiçbir hükümet onun kadar günahkârlığa saplanmamış, hiçbiri onun kadar değişime kapalı olmamıştır" der.

Antoni Piotrowski - Nisan Ayaklanması Tasviri (1889)
Sultan Abdülaziz Öldü mü Öldürüldü mü?
1876 yılında 15 yıl süren padişahlığın ardından Sultan Abdülaziz 46 yaşındayken yaşanan bir darbe neticesinde tahttan indirildi ve Feriye Sarayında gözaltında tutulduğu odada bilekleri kesilmiş halde ölü olarak bulundu. Öldü mü yoksa intihar mı etti konusu tartışmalı… Tanzimat fermanıyla mahkemesiz idam cezasının yasaklanmış olması onun öldürülmesine intihar süsü verildiği yönünde iddialara sebep olmuştur. Ayrıca ölmeden önce darbecilerle çekindiği şu fotoğraftan onun içinde bulunduğu hazin durum onun gözlerinden okunmaktadır. Lord Kinros kitabında ise sakal tıraşı için istediği makasla atardamarını keserek intihar ettiğini yazmış.

Sultan Abdülaziz'in Darbecilerle Olan Fotoğrafı
5. Murat Delirdi!
Sultan 5. Murat
Gençliğinde zeki ve en büyük Osmanlı genci olarak geleceğin padişahı olarak yetiştirilen Murat, Sultan Abdülaziz'e yurt dışı gezilerinde eşlik ediyor kafes hayatına göre görece serbest bir gençlik sürerken onun bir darbe teşebbüsünde bulunmasından endişelen Abdülaziz tarafından böyle bir olaya karışmaması için özgürlüğü iyice kısıtlanarak insanlarla görüşmesine engel olmaya çalışıyor. Bu izole edilmiş kafes hayatı sırasında alkolik bir hale gelen sultan Murat'ın psikoloji gün geçtikçe kötüye gidiyor. Abdülaziz'in ölümü ve darbe olayları 5. Murat'ta ciddi travmaya ve psikolojik yıkıma sebep oluyor. 
Osmanlı devletinde 17. Yüzyıldan itibaren eski parlak ve zengin günlere yeniden kavuşmak için çeşitli çözümler aranmış ve zaman içerisinde bunun için hızla gelişen Avrupa devletleri örnek alınarak yenilik hareketleri gerçekleştirilmeye başlamıştı. 3. Selim döneminden itibaren bu düşünceler doğrultusunda yapılan yeniliklerden önceki yazılarda bahsetmiştik. Sonra gelen padişahlar bu yenilik hareketlerini artırarak devam ettirmiş ve reformlarla ülkenin kötü gidişatına karşı çareler aramıştı. Süreç içerisinde yenilik düşünceleriyle şekillenen eğitim sistemi içinde batı fikirleriyle yetişen veya bizzat Avrupa’da eğitim gören Osmanlı gençleri yıllar geçtikçe devlet içerisinde askeriyede veya bürokraside hizmet vermeye başlamıştı. Bir yandan da arkalarından yetişmekte olan öğrenciler arasında yenilikçi fikirler süratle yayılmaktaydı. Vatanı, içinde bulunduğu çöküş ve parçalanmadan kurtarmak için ortaya atılan fikirler insanları bir araya getiriyor ve bu fikirleri hayata geçirme arzusuyla onları örgütlenmeye itiyordu. 

Jön Türkler ve Mithat Paşa'dan Darbe Üstüne Darbe!
Mithat Paşa
Jön Türk ya da Yeni Osmanlılar kavramı 19. yüzyılda bu yenilik düşüncelerindeki gençleri ifade etmek için kullanılmaya başladı. Abdülaziz döneminde sadrazamlık yapan Mithat Paşa'nın da içinde olduğu bu yenilikçi grup anayasanın yürürlüğe girmesi ve meclisin açılması için bir darbe gerçekleşmesini ve Sultan Abdülaziz’in tahttan inmesini sağladılar. 33. Padişah olarak 5. Murat'ı tahta getirdiler. Fakat kısa sürede akli dengesini tamamen yitirdiği gerekçesiyle 5. Murat tahttan indirilerek yerine 34. Padişah olarak 2. Abdülhamit tahta geçirildi ve 31 yıl süren Hamidiye dönemi Osmanlıda bu şekilde başlamış oldu. Mithat Paşa önderliğindeki grubun darbesiyle başa geçerken 2. Abdülhamit Kanuni Esasi’yi yayınlayacağına dair söz vermişti. Üstünde kendi menfaatine bir takım değişiklikler yaparak Kanuni Esasi'yi kabul etmiş ancak abisinin padişahlık yapamayacağına dair doktor raporu alınması kaydıyla tahta geçeceğini Mithat Paşa'ya ifade etmişti.
2. Abdülhamit dönemine ve İttihat Terakki Hareketleri ile ilgili yapacağım bir sonraki yazıda görüşmek üzere hoşça kalın!


Konuyla ilgili hazırladığım video da aşağıdadır;






Faydalandığım Kaynaklar:
Dr. Öğrt. Üyesi Bilgin Çelik, “Üç Kimlikli Bir Jön Türk Aydını: Dr. İbrahim (Ethem) Temo (1865-1945)”
Prof. Dr. Kemal H. Karpat , “Türk Siyasi Tarihi”
Kazım Karabekir, “İttihat ve Terakki Cemiyeti”
Dr. Öğrt. Üyesi Nursen GÜRBOĞA, 1. Bölüm, Anadolu Üniversitesi Yayını, “Türk Siyasal Hayatı”
Lord Kinross, “Osmanlı İmparatorluğun Yükselişi ve Çöküşü”
http://www.wikizero.biz/index.php?q=aHR0cHM6Ly9lbi53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvV2lsbGlhbV9Fd2FydF9HbGFkc3RvbmU
http://www.wikizero.biz/index.php?q=aHR0cHM6Ly91cGxvYWQud2lraW1lZGlhLm9yZy93aWtpcGVkaWEvY29tbW9ucy9kL2RiLyVEMCU5RiVEMCVCOCVEMCVCRSVEMSU4MiVEMSU4MCVEMCVCRSVEMCVCMiVEMSU4MSVEMCVCQSVEMCVCOCVEMCVCOS5fJUQwJUIxJUQwJUIwJUQxJTgyJUQwJUIwJUQwJUJBJUQxJTgxJUQwJUJBJUQwJUIwJUQxJThGXyVEMSU4MCVEMCVCNSVEMCVCNyVEMCVCRCVEMSU4Ri5fMTg4OV8lRDAlQjMlRDAlQkUlRDAlQjQuanBlZw

Yorum Gönder

0 Yorumlar