MONDROS MÜTAREKESİ VE SONRASINDA OLANLAR

Osmanlı Devleti; Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan'la ittifak kurmuştu. 1. Dünya Savaşında Kafkasya, Çanakkale, Hicaz-Yemen, Sina ve Filistin, Irak, Makedonya ve Galiçya cephelerinde savaştı.

Osmanlı Devletinin 1. Dünya Savaşında Cepheler


30 EKİM 1918
1. Dünya Savaşı yenilgisinin ardından 30 Ekim 1918 tarihinde İtilaf Devletleriyle Mondros Ateşkes Anlaşması imzalandı. 

1. MADDE: Karadeniz'e geçişin güvenliğinin sağlanması için Boğazların kontrolü İtilaf Devletlerine verilecek.

5. MADDE: İç güvenlik amacıyla tutulan az sayıda asker dışında Osmanlı Ordusu tümüyle terhis edilecek.

7. MADDE: İtilaf Devletleri güvenliklerine yönelik herhangi bir tehdit olması durumunda istedikleri stratejik noktaları ele geçirebilecek. 

24. MADDE: İtilaf Devletleri; Erzurum, Van, Elazığ, Bitlis, Diyarbakır ve Sivas vilayetlerinde (Vilayet-i Sitte) karışıklık çıkması durumunda bu bölgelerin herhangi bir bölümünü işgal edebileceklerdi.

13 KASIM 1918
Mondros Anlaşmasının üzerinden henüz iki hafta geçmişken İtilaf Devletleri donanmasının İstanbul'a gelmesiyle işgal fiilen başladı. Anlaşmanın işgale kapı açan 7. ve 24. Maddelerine dayanarak yurdun dört bir yanını işgal ettiler. İngilizler Çanakkale, Eskişehir, Kütahya, Afyon, Samsun, Merzifon ve Erzurum’a birliklerini gönderdi. Musul’daki haklarını İngilizlere devreden Fransızlar, Toros tünellerini ve Adana yöresini, İtalyanlar ise Ege ve Akdeniz kıyılarının bir bölümüyle Burdur ve Konya’yı işgal ettiler.

Mondros Ateşkes Anlaşmasından sonra Osmanlı Devleti

Mütarekeden hemen sonra İttihat ve Terakki Cemiyetinin önde gelen liderleri Enver, Talat ve Cemal Paşalarla Bahaettin Şakir Bey bir Alman gemisiyle yurt dışına kaçtılar. Takip eden dönemde önde gelen İttihatçılar hakkında soruşturma, kovuşturma ve tutuklamalar başladı. 

21 ARALIK 1918
Osmanlı Mebusan Meclisi, 21 Aralık 1918’de, Padişah Vahdettin tarafından feshedildi. 

04 MART 1919
Böylece İttihatçı liderler ve mebuslar yönetimden de tasfiye edildiler. Ahmet İzzet Paşa ve Tevfik Paşa hükümetlerinin kurulmasından sonra, 4 Mart 1919’da padişahla uyum içinde çalışan Damat Ferit Paşa hükümeti iş başına geldi.

15 MAYIS 1919
Yunan ordusu, 15 Mayıs 1919’da İzmir ve çevresini işgale başladı. Saray çevresi ve İstanbul hükümeti işgaller karşısında direnişi yararsız görüyorlardı. Saray çevresi imparatorluğun bütünlüğünü korumanın yolunu 30–35 yıllık bir süre için İngiliz mandasının kabul edilmesinde görüyordu. Böylece, İTC döneminde kaybettiği iktidarını da güçlendirebilecekti. Ülke içinde etkileri süren İttihatçıları bir tehlike olarak gören Saray çevresi, Anadolu direnişini de bir İttihatçı komplosu olarak değerlendirmiştir. Hürriyet ve İtilafçılar da saray çevresi gibi direnişin yenilgiyle sonuçlanacağı ve daha büyük kayıplara yol açacağı gerekçesiyle, İngilizlerle iyi ilişkiler kurulmasından yanaydı. Böylece barış konferansından daha az kayıpla çıkılmasını umuyorlardı.

İŞGALLERE KARŞI YEREL DİRENİŞLER: KUVÂYI MİLLİYE
İzmir ve çevresinin Yunan birlikleri tarafından işgaline karşı İstanbul’un herhangi bir direniş göstermemesi, yerel direniş hareketlerinin ortaya çıkmasını ve devletten bağımsız olarak örgütlenmesini sağladı. Ege direnişinin örgütlenmesinde İttihatçılar büyük rol oynadılar. Birçok yerde Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti yazan levhalar silinip yerine Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti (MHC) yazıldı. Başlangıçta birbirlerinden bağımsız kurulan MHC’ler, kısa sürede kuruldukları köy ve kasabaların sınırlarını aşarak ortak örgütlenmelere gittiler. MHC’ler, milis birliklerinden oluşan kuvayı milliye güçleriyle işgale karşı silahlı direnişe geçtiler. MHC’lerin esas amacı bölgelerini işgalden kurtarmaktı. Bu nedenle hareketlerinin hedefi dardı ve kurtuluş sonrası için iktidar talepleri yoktu. Ege’deki bölgesel direniş hareketleri bu nitelikleriyle İttihatçıların kurtuluş planlarına uygun bir bölgesel taban oluşturdular.

İttihat ve Terakki’nin (İT) iktidar arayışı, liderlerinin yurt dışına kaçmasına ve yönetimden uzaklaştırılmalarına rağmen hala sürüyordu. Direniş, İttihatçılar için hem kişisel kurtuluş hem de ülkenin kurtuluşu ve iktidara geliş için yegane yoldu. Ancak I. Dünya Savaşı’nın sorumlusu olarak görülen İttihat ve Terakki’nin böyle bir direniş hareketini kendi ismi altında örgütlemesi olanaksızdı. Bu nedenle İttihat ve Terakki’nin kurtuluş stratejisini, kendi ismini gizleyerek bir direniş hareketi örgütlemek ve hareket başarıya ulaştıktan sonra kendi ismiyle yeniden iktidara gelmek oluşturuyordu. Bu plan doğrultusunda öncelikle İttihat ve Terakki Fırkası feshedildi ve yerine Teceddüt Fırkası kuruldu. Direniş hareketini yönlendirmek için 1918 yılının sonlarında, Talat Paşa’nın ülkeyi terk etmeden önce verdiği direktif doğrultusunda, Kara Kemal ve Kara Vasıf’ın girişimleri ile Karakol Cemiyeti adıyla bir gizli örgüt kuruldu. Bu örgüt milli mücadele süresince İT adına iktidar mücadelesini sürdürdü. İstanbul’dan Anadolu’ya silah ve insan sevkiyatı yapan örgüt, bölgesel direniş hareketlerinin içine girerek bu hareketlerin örgütlenmesinde ve yerel kongreler yoluyla merkezileşmeye başlamasında etkin rol oynadı.

1919 yılının ortalarına gelindiğinde yerel MHC’ler civar kaza ve vilayetleri kapsayacak ölçüde genişlediler ve kendi bölgelerinde İstanbul hükümetinden ayrı birer güç odağı haline geldiler. MHC’ler Anadolu’nun çeşitli yörelerinde bölgesel nitelik taşıyan birbirinden bağımsız kongreler düzenleyerek bölgesel düzeyde bir merkezileşme aşamasına geçtiler. 10 Temmuz’da I. Edirne Kongresi, 28 Haziran–12 Temmuz arasında I. Balıkesir, 26–30 Temmuz arasında II. Balıkesir kongreleri, 6–9 Ağustos arasında I. Nazilli Kongresi, 16–25 Ağustos arasında Alaşehir Kongresinin toplanmasıyla yerel direniş hareketi yeni bir aşamaya evrildi.

Yorum Gönder

0 Yorumlar