KIŞ GELİYOR!



Kış geldi geçiyor. Ömrümün en sıcak kışı oldu sanırım. İzmir'de, İstanbul'da, Aachen'da, Rotterdam'da kış mevsimin yaşadım: ilk defa Kayseri'de bu yıl ki kadar kurak bir kış gördüm. İklim krizini kafaya takıyorum, umarım daha büyüklerini görmeyiz.

Kar yağmasının güzelliği, romantik atmosferi, çıtırdayarak yanan soba kenarında mayışmak, 30 kiloluk anneanne yorganı, yılbaşı programları, sevilen insanlarla sıcak ortamlarda geçirilen uzun akşamlar gibi içi ısıtan imgeler oluşsa da zihinde bunlar dışında kış deyince benim kafamda daha çok zorluk barındıran kış mevsimi özellikleri oluşuyor. Soğukta donan insanlar, ulaşım sorunları, açlıktan yerleşim yerlerinde sıkıntı çıkaran yaban hayvanları, ısınma sorunları vb... Soba yanması çoğunlukla güzel bir semboldür hatıralarımda. Tabi kurmasıydı, temizlenmesi, yakmasıydı, çırpmasıydı, külüydü, kömürüydü, odunuydu bunların alınması yakacak hale getirilip istiflenmesi, fırtınalı havalarda zehirlenme tehlikesi hepsi ayrı bir dert...  Ekonomik anlamda toplumun ihtiyaçlarının iyi bir şekilde karşılandığı bir yaşam standardı hakim olsa yine tüm bunlar bir nebze toparlanır ama yoksullukta kış mevsimi zorluktur.  

Kış mevsiminin kuzey yarım kürede kuzey toplumlarında nesilden nesle aktarılan disiplinli çalışma kültürü ve ciddiyeti oluşturduğunu düşünüyorum. Sıcak iklim insanlarıysa diğerlerine göre sıcak kanlı, eğlenceli, dışa dönük, daha çok günü kurtarmaya odaklı çalışkanlığa sahip... Elbette kişisel gözlemler ve fikirler bunlar. Konunun bilimsel açıdan araştırması var mıdır, değerlendirmesi nedir, bilmiyorum. 

Yine kış deyince aklıma İzmirli bir vatandaşın Kanada'ya büyük bir hevesle gitmesi ve kış zorluklarının onun üzerindeki etkisini anlatan bir hikaye gelir. Trajikomik hikaye beni yıllardır aklıma geldikçe güldürür. 

Yorum Gönder

0 Yorumlar